Elektrik ve Elektronik mühendisi ve Ankara Üniversitesi Vehbi Koç Göz Bankası emeklisi Sefa Yılmaz, kırk yıllık çalışma hayatını başarıyla geride bırakmış, saygıdeğer, hoş sohbet ,bulunduğu ortama huzur ve sevgi katan değerli bir büyüğümüz.Büyük bir doğa hayranı; çevreye, doğaya farkındalığı çok yüksek . Değerli söyleşimizde, kırk yıl öncesinde pek çok sektörde teknolojik yetersizlikler sebebiyle yaşanan iş sıkıntıları beni çok etkiledi ancak buna rağmen elde edilen değerlerin, kazanımların günümüzden farklı olarak daha çok mutluluk verdiğini gözlemledim ve tecrübelerinden faydalanabileceğimiz daha birçok şey öğrendim… Bugünlerde emekliliğin keyfini çıkaran Sefa Yılmaz ile kendi iş hayatı üzerine…
Öncelikle sizi biraz tanıyalım. Sefa Yılmaz kimdir?
1945 yılında Sakarya’da doğdum.1972 yılında Ankara Devlet Mühendislik Mimarlık Okulundan Elektrik Elektronik mühendisi olarak mezun oldum.
İş hayatına ne zaman ve nasıl başladınız, işinizin içeriği tam olarak neydi?
Toplam kırk yıl hizmet verdiğim iş hayatıma 1967 yılında Elektrik Elektronik Sanat Enstitüsü mezunu olarak Kızılay Kan Bankasında başladım. 1972 den sonra ise Elektrik Elektronik mühendisi olarak Ankara Üniversitesi İnşaat Teknik Daire Başkanlığına bağlı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde tıbbi cihaz bakım onarım müdürlüğünde çalıştım ve Ankara Üniversitesi Vehbi Koç Göz Ana Bilim dalında idari ve teknik işler müdürü olarak görev yaptım. Teknik anlamda işimin tanımı tıbbı cihazların bakım ve onarım müdürlüğüdür.
Bu görevlerin getirdiği sorumluluklar nelerdi?
İdari müdürlüğümün getirdiği pek çok sorumluluğumun yanı sıra teknik anlamda işimin getirdiği en büyük sorumluluk “zamanla yarışmanın “ hayati bir mesele olmasıydı. Tıbbi cihazlarda muayene ya da özellikle ameliyat sırasında oluşabilecek bir arızayı düşünün.. Bunun hastaya, doktora, diğer sağlık personellerine, teknik ekibe ve hastane itibarına vereceği olumsuz sonuçları düşünün…. İşteki hayati mesele olarak tanımladığım hususlar bunlar… Cihazların devamlı çalışır durumda olmalarını sağlamak, işlem esnasında arızalanan cihazların arızalarının kısa zamanda giderilmesi muayene, operasyon ve ameliyatların aksamaması için çok büyük bir çaba sarf etmek gerekir…Bilindiği gibi bir hastane işleyişini en olumsuz etkileyen etkenlerden biri de elektrik kesintileridir. Jeneratörlerin faal durumda tutulması, periyodik bakımları ve olası arızalarına zamanında müdahale etmek önemli sorumluluklarım arasındaydı ve daha saymakla bitiremeyeceğim pek çok şey….
Bu işe başlamanız nasıl gerçekleşti? Nasıl başladı bu serüven? Başlama sürecinin zorluk ve heyecanlarından bahseder misiniz biraz?
Tabi zorluk ve heyecanından bahsetmem için her safhayı buraya sığdırmam zor…İşlemin zor ve heyecanlı bir sürecinden bahsedeyim… Mesela Kızılay Kan bankasında çalışırken kanda bulunan plazmayı elde etmek için belli devirlerde santrifüj ederek kanın al ve akyuvarlarını dibe çökmesini sağlamak ve üst kısımda kalan plazmayı alıp birçok işlemden geçirip kurutulmuş olarak hastaya tekrardan sulandırılmış olarak verilmesi ve buna benzer pek çok işlem…bu cihazların ülkemizde kurulumu ve kullanılmaya başlanma aşamalarında aktif rol almak ; yeni bir kurulumun teknik ve işletim aşamalarının verdiği zorlukları yaşatmasına rağmen; beni çok heyecanlandırmıştır.
Bu işte olmazsa bu iş olmaz diyeceğiniz üç önemli unsur ne olmalıdır?
Bir , işi severek yapmak. İdari ve teknik bir alanda çalışıyorsanız insanları ve üzerinde çalıştığınız teknik konunun içerik ve materyallerini sevmek, onlara vereceğiniz ilgi ve dikkatin ilk parametresidir bana göre.
İki, işin her aşamasında sistemli bir takip şart. Ayrıca hem zamanlama hem planlama hem de uygulama süreçlerinde gerekli titizliği ve hassasiyeti göstermek olmazsa olmazlar arasında.
Üç, yaptığın işin sonucunu kusursuz olarak almak. Sonuçta hataya yer neredeyse yüzde sıfır. Çünkü yapılan teknik bir hata yaklaşık olarak bir ton insan kanının ziyan olması demek.
Yıllarca aynı görevi başarıyla yürütmeyi neye borçlusunuz?
Tabi ilk başta her şeyden önce sağlığı korumak geliyor. Özveri ile çalışmak uzun süren başarılı çalışmanın ayrılmaz bir parçası. Uzun yıllar aynı meslekte ve görevde sıkılmadan çalışmanın en önemli püf noktalarından biri de “yenilikleri öğrenmek” ve “işe aktarabilmek”. Kendini bir nevi öğrenerek yenilemek. Teknolojiyi takip etmek çok önemli bu alanda.
Manevi olarak bu iş size neler kattı/katıyor?
Çalışma hayatım boyunca hep verici oldum. Hastalara hizmet etmek ve onların mutluluğunu görmek beni de mutlu ediyordu.
Peki manevi olarak bu iş size ne kaybettirdi/kaybettiriyor?
Kanaatkar biriyimdir. Maddiyata çok önem vermem. Devletin verdiğiyle kanaat ettim. Zaman içinde özel sektörden cazip teklifler aldım ancak değerlendirmedim. Kendi işimi kurup daha fazla para kazanabilirdim.
Çalışma hayatınız boyunca en kıymetli yıl hangisi?
1977 yılında Ankara’nın başkent oluşunun kutlamaları sırasında, o zamanlar kaleden top atılırdı, birinci çocuğum oğlum Emre’nin doğum haberini aldım. O coşkunun tarifi kolay değil tabi. O dönemlerde ülkemizde pek çok şey yeniydi. Teknolojik eşyalar, iletişim araçları, otomotiv sektörü gibi.. Mesela araba sırasına yazılırdınız ve uzun bir süre sırada beklerdiniz. Emre’nin doğduğu gün Reno marka turkuaz renkli arabamın çıktığını ve gidip teslim almamı bildiren yazı gelmişti. Bu yıl hem özel hayatımda hem de iş hayatımda benim için çok önemlidir. Bu yıl kadar önemli olan diğer bir yılım ise 1983 yılıdır. İkinci oğlum Erdem’in doğum yılıdır. Küçük oğlumun da aileye katılmasıyla hayatımda açılan yeni sayfalar beni daha da heyecanlı kıldı. Tabi bu heyecan işimi de olumlu etkiledi. Erdem de kısmetiyle geldi. O zamanlar çok lüks ve ayrıcalıklı olan ev telefonu başvurumuz o yıl sonuçlandı. Evimize PTT den faturalı telefon bağlanmıştı.
Çalışırken sıkıldığınızda motivasyon sağlamak için ne/ neler yaparsınız?
Ben bir doğa hayranıyım. Çalışırken sıkıldığım anlarda bahçeye çıkıp temiz bir hava alırdım ve bu dünyanın işlerinin fazla da problem etmeye değmediğini düşünüp teselli ederdim kendimi. Çok değerli çalışkan ve başarılı hocalarımızı ve büyüklerimizin genç yaşta bu dünyadan göçüp gittiklerini düşünürdüm. Her şeyin başı sağlıklı olmak ve kafaya her şeyi takmamak.
İş hayatınızda unutamadığınız anılarınız var mı?
1974 yılında askerlik dönemimde bir aylık eğitimden sonra atış talimleri yapıyorduk. O sırada komutanımın askeri jeeple bize doğru yaklaştığını gördüm. Ardından adımı anons etti. “Buyurun komutanım” diyerek yanına gittim. Tabi heyecanla bekliyorum neden çağırdığını merak ediyorum bir taraftan da . Okul komutanının yanına götürdüler. Allah Allah diyorum ne olmuş olabilir ki! Böyle aklımdan bin bir türlü düşünce geçerken çalıştığım kurumdaki bir cihazın arıza yaptığını ve ana bilim dalı başkanının ricasıyla arızalanan cihaza acil olarak müdahale etmem gerektiğini öğrendim. O anda yaşadığım mutluluk duygusunu tarif etmem çok zor. Ayrıca bana duyulan güvenin ve kurumdaki pozisyonumun ne kadar değerli olduğunu anladım. Onur duymuştum.
İş hayatınızda yaşadıklarınızı kaleme alacak olsanız kitabınıza ne isim verirdiniz?
Dünyanın en büyük bilişim şirketinin kurucusu olan Steve Jobs ölmeden önce ölüm döşeğinde yazdığı mektupta dünyanın en pahalı yatağının “hasta yatağı” olduğunu söyler.
Sizin için arabayı sürmesi için bir kişiyi kiralayabilirsiniz, sizin için para kazanması için bir kişiyi istihdam edebilirsiniz..ancak hastalığınızı sizin için taşıyacak bir kimseyi servetiniz dahi verseniz bulamazsınız. Kaybedilen materyaller bulunabilir, ancak kaybedildiği zaman asla bulunamayacak bir şey var; HAYAT.
Kazandığım zenginliği ve varlığı birlikte götüremiyorum. Birlikte götürebileceğim tek şey sevginin oluşturduğu hatıralarım, sizinle birlikte olan size güç veren ve size yolda devam etmeniz için ışık tutan gerçek zenginlik işte bu sevgi dolu hatıralar…Onun için iş hayatını kaleme alacak olsaydım kitabıma; SAĞLIKLI SEVGİ DOLU HAYAT adını verirdim.
Sizinle aynı göreve yeni başlayacak bireylere nasıl bir mesaj vermek istersiniz. Tavsiyeleriniz var mı?
Öncelikle bu işi severek yapmalarını can-ı gönülden temenni ediyorum. Teknolojiyi çok yakından takip etmeleri ve bunu işe aktarmaları çok ama çok önemli. Yabancı dil mutlaka geliştirilmeli. Bilgisayar kullanımı ona keza. Son olarak da şunu söyleyebilirim; yaptıkları işe gösterdikleri titizlik ve hassasiyet onlara başarı kapılarını aralayacaktır diye düşünüyorum.
Son olarak şunu sormak istiyorum ;” işim hem aşımdı hem aşkımdı” diyebiliyor musunuz?
Bana göre, çalıştığınız iş ortamında sevgi, saygı, samimiyet buluyorsanız “işim hem aşım hem aşkım” diyebilirsiniz. Ancak işteki başarılarınızı kıskanan, işinize taş koymaya çalışanlar varsa yani sevgi ve dayanışma ortamı yoksa bunu söylemek çok da mümkün değil. Aşım konusunda mutabığız, aşkım konusu zamana, şartlara göre değişebilir 🙂