Öncelikle sizi biraz tanıyalım. Selim Alıcı kimdir?
1973 yılında Ankara’da doğdum. Aslen Çankırılıyım. 22 yaşında Açık Öğretim Üniversitesi İktisat Fakültesi’ nden mezun oldum, 23 yaşında evlendim. Evlenmeden bir ay önce bankacılık sektörüne başladım ve 41 yaşında kendimi emekli ettim. Plansız görünmeme rağmen oldukça planlı ve sistemli biriyimdir. Kırkımdan sonra pop-star bir hayatı arzulardım hep, hayat da buna yön ve izin verdi.
Bankacılık sektörüne kaç yılınızı verdiniz ve işinizin tam olarak içeriği neydi?
Sektöre 18 yılımı verdim. İlk işe tahsildar olarak girdim. Arabaları falan yıkatıyordum😊 27 günde çok fırlama olduğuma karar verdiler ve beni gişeye aldılar. Bir seneye yakın bir zaman gişede çalışıp oradan pazarlama bölümüne geçtim. Önce bireysel pazarlama ardından bu işin subaylığı olan ticari pazarlama bölümünde çalıştım. En son şube müdür yardımcılığı görevimin akabinde emekli oldum. Hızlı bir giriş hızlı bir gelişme hızlı bir sonuç … Zaten hız benim hayatımda hep olmuştur…
Bu işe başlamanız nasıl gerçekleşti? Nasıl başladı bu serüven? Başlama sürecinin zorluk ve heyecanlarından bahseder misiniz biraz?
Uzun yıllar boyunca neredeyse ortaokul yıllarımdan beri babamla birlikte telefon ve santraller üzerine çalıştım… Asker dönüşü nişanlıyım evlilik arifesindeyim … Kendi ayaklarım üzerinde durmam gerektiğine karar verdim. O vakit yakın bir akrabam bir bankada tahsildar arandığını söyledi. Kabul ederlerse hemen başlamak istediğimi söyledim. Tabi tahsildar olmak arabaları yıkatmak şu bu vs. yani işin en alt seviyesinden başlayacağımı biliyordum. Eyvallah dedim, Bismillah dedim… başladım…
Bankacılık sorumluluklarınız altında sizi en çok yoran görev ya da durum hangisi?
Alt-üst ilişkileri .. En alttayken de en üstteyken de hep alt tarafı desteklemem üst ilişkilerimi biraz olumsuz etkiledi sanırım. Bankacılık sektöründe yukarıya doğru insanlar birbirine çok fazla el vermezler. Benim tarzım ise herkesin çok iyi bir ekip olmasından yanadır. Ben bu işi bir tanka benzetirim. Paletlerin ikisi birden dönmezse olduğun yerde dönüp durursun, ikisi birden dönerse muazzam bir güç oluşturursun. Alt-üst ilişkilerinde dengeyi iyi kurmak önemli. Özellikle üst ilişkilerimde kendimi bu noktada aşamadığım bir problemle karşı karşıya bulduğum çok olmuştur. Belki de müdür olamamamdaki en büyük unsurun alt-üst ilişkiler dengesinde takındığım durum olduğunu da söyleyebilirim.
Manevi olarak bu iş size neler kattı/katıyor?
1996 yılında bankaya başladığım ilk yıl beni “insanı tanıma” eğitimine gönderdiler. Bu eğitimde ODTÜ İşletme bölümünden bir hocamızın sözleriyle sadece bankacılık hayatım değil, hayatımın kendisi değişti. “Yemedim yedirdim, içmedim içirdim, gezmedim gezdirdim diye bir şey yoktur… Yersen yedirirsin… yaşarsan yaşatırsan… gezersen gezdirirsin…” Bundan çok etkilendim. Çalışırken eğlenmeyi, kazanırken hem kendim hem eşim hem çocuğum için kazanmayı, anı ve hayatı kaçırmadan yaşayabilmeyi prensip edindim. Hayatımı bu prensip üzerine kurdum.
Manevi olarak bu iş size ne kaybettirdi/kaybettiriyor?
Çok hırslı görünmem ama başarılı olmak için çok ciddi bir zaman harcadım. Bankaya herkesten önce gidip herkesten sonra çıkardım. Büyük oğlumun ilk yılı hariç ( 1 Yıl işsiz olduğum dönem) çocukluğunda çok fazla yanında bulunamadım. En büyük manevi kaybım budur diye düşünüyorum.
Bu mesleğin olmazsa olmazı birkaç manevi unsur ne olmalı?
Sene 1998… Çok sevdiğim bir büyüğüm aynı zamanda o yıllarda müdürüm derdi ki; “ Eliniz yüzünüz düzgünse iyi de giyiniyorsanız siz iyi bir bankacısınızdır 😊” Ben buna bir de güler yüz kattım. Tabi bu sahnenin görünen kısmı ama geri plan tabi ki çok komplike. Ben kendi açımdan değerlendirecek olursam; geçmiş yıllarımda babamla birlikte geçirdiğim ticari hayat artı bankaya tahsildar olarak girip gişeden devam ederek müdür yardımcılığına kadar giden yolda bankanın her aşamasını görmem ve bu aşamalarda fiilen çalışmam müşterilerimin düşünme yapısını hızlı ve doğru bir şekilde analiz etmeme fırsat verdi. Mesleğimde oldukça başarılı olarak tanındım. Bütün bankacılık hayatım boyunca trilyonlarca para sattım sadece oniki bin Lira batırdım. Takdiri size bırakıyorum…
Mesleğinizi icraatın yanı sıra ilgilendiğiniz başka aktiviteler de var mı? Çok yönlü olmak mesleğinizi nasıl etkiledi?
Hobiden öte tutkumdur diye bahsederim her zaman; “motosiklet”… Bunun iş hayatıma çok faydalı yansımaları olmuştur. Müşteriyi ziyaret ettiğimde elimde bir kask üzerimde motosiklet montu tamamen sıra dışı bir bankacı imajı… Bu pek çok kişinin ilgisini çekiyor. Daha hızlı kabul gördüğüm çok olmuştur bu vesileyle. Daha da ötesi pek çok müşteriye motosiklet tutkusunu aşıladım, pek çok müşteriye satın aldırdığım çok olmuştur. Bu sayede müşterilerimle aramda ortak bir fayda yaratmış oldum.
Bankacılık mesleğini icraatınız süresince sizin açınızdan en kıymetli yıl hangisi, neden? Bu yıla bir isim verecek olsanız ne isim verirdiniz?
2004 de müdür yardımcısı görevine tekrar geldiğim yıl, müdür yardımcısı olmamla birlikte maaşım hatırı sayılır bir oranda yükseldi. Aynı yıl ve dönemde eşim yeni devraldığı şirkette bazı finansal pürüzler yaşıyordu. Yurtdışından getirilmesi gereken ürünler için kaynak sıkıntısı oluşmuştu. Artan maaşım bu işin finansı için hızır gibi yetişti gerçekten de… Yani bir tarafta yeni devir alınan işimiz ile diğer taraftaki yükselişin zamansal olarak eşleşmesi bizim açımızdan çok büyük bir nimet olmuştu. Bu yüzden yılın adı “Allah İşimizi Rast Getirdi”
İş hayatınız süresince zor günler geçirdiniz mi? Sebebi neydi? Maddi /manevi krizinizi nasıl yönettiniz bu dönemde?
Yıl 2001. Çalıştığım bankada şube müdür yardımcısıyım. O yıl bankamın fona devredilmesiyle banka el ve isim değiştirdi. Takip eden günlerde hiç unutmuyorum sarı bir zarfla bir bildirge geldi. Görevime son yazısı… Oldukça yüksek maaşım nedeniyle son verilen görevime neredeyse yarı yarıya maaşla çalışacak bir müdür yardımcısı atanmıştı. Büyük oğlum dört buçuk aylık… Kış günü, her yer karla kaplı… Hayatımda ilk defa işsiz kalmanın verdiği şok içinde hiç unutmuyorum yerdeki karları tekmeleye tekmeleye üzüntü içinde sokaklarda yürüdüm. Allaha çok şükür yapım itibariyle çabuk toparlanan bir insanım. Aldığım tazminat ile eldeki aracımı satarak kendi yatırımlarımı değerlendirdim ve bankadan kazanacağım paradan daha fazlasını kazandım. Bu işin maddi boyutu. Bir de manevi boyutu var; bu dönemde henüz çok küçük olan oğlumla bir tam yıl geçirmeye fırsat yakalamıştım. Şer gibi görünen olayın hayırla sonuçlanması krizime daha da derin bir anlam kattı.
İşten çıkarılmanız sonrasında nasıl gelişti olaylar?
İşten çıkarılışımdan bir yıl sonra başka bir bankada ancak gişeci olarak tekrar başlayabildim. Müdür yardımcılığından sonra gişeci olarak tekrar bankaya dönmek tabi ki canımı acıttı. Ancak bu noktada da hız kesmedim. Tekrar yükselebilmek için tek bir sınavla ve yüksek ortalamayla ki bunları almak oldukça ama oldukça zordur SPK lisansımı aldım. Çalıştığım bankanın yükselme sınavlarını ikincilikle bitirdim ancak bütün bu çabalarıma rağmen talep ettiğim yükselme gerçekleşmeyince başka bir bankanın pazarlama bölümüne geçtim. İki-iki buçuk yıl sonra tekrar müdür yardımcılığına ulaştım.
İşinizi geliştirmek için attığınız adımlar nelerdir?
Her işe koştum. Çünkü her şeyi bilmek insana değişik kapılar açar. Yeri geldiğinde kasalar açık geldiğinde çocukların kasalarını da yaptım. Ticarinin işlerini de kovaladım, bireyselin işlerini de kovaladım. Bu yorucu bir olaydır ancak bir o kadar da kişinin kendisini eğiticidir.
Çalışma hayatınızdaki prensip ya da kurallarınız nelerdir?
Tam olarak prensip ya da kural değil de hedef diyebilirim; herkese fayda sağlamak… Hem müşterinin hem kurumun faydalanacağı şekilde işleri yürütmek… Bir de gönüllere hitap etmek çok önemli. Bunu seramik fabrikası bir müşterimde tecrübe etmiştim. Müşterimin beni bir ziyaretinde Çin malı bir fincan hediye ettim. “ Yahu koca seramik fabrikasının sahibiyim, şu hediyeye nasıl sevindim” sözleri hala kulaklarımda. Ufak şeylerle de olsa insanların gönlünü almak çok önemli…
Çalışırken sıkıldığınızda motivasyon sağlamak için ne/ neler yaparsınız?
İnsanlara değerim. Ziyaretlerine giderim. Sohbet ederim.
İş hayatınızda unutamadığınız ilginç bir anınız var mı?
Başarı ve başarısızlık öykümü aynı olayda yaşadığım bir anım var. Bir müşterimin parasını değerlendireceğiz ama rakip bankanın oranlarını yakalayamıyoruz. Buna rağmen parayı bizden çıkartmaması için müşteriye ısrar ettim… Ok dedi. Akabinde müşteri yanımda kahvelerimizi içerken ne yaptık ne kazandırdık hesaplıyoruz bir de baktık ki orta halli bir araba parası bedeli kadar diğer bankayla aramızda aşağı doğru fark var. Müşterim kahve fincanını havaya kaldırmıştı” içtiğim en pahalı kahve bu” demişti. Üzüntümü anlatamam. İçime oturdu. Israrcı olduğum için ve daha fazla kazanmasına mani olduğum için çok özür dilemiştim. Bu kısım işin başarısızlık kısmı… Sonra müşterim dedi ki; “bak oğlum, sen bana yıllarca bunun kat ve katını kazandırmamış olsaydın bu parayı ben zaten sana bırakmazdım”…bu kısım da aynı hikayenin başarı kısmı..
İş hayatınızda yaşadıklarınızı kaleme alacak olsanız kitabınıza ne isim verirdiniz?
İsim konusunda kendimi çok iyi görmüyorum. Ama samimi bir isim olacaksa “İSTEDİM DE VERMEDİLER” koymak isterdim. Çünkü bankacılık hayatım boyunca hep müdür olmak istedim. Olamadan ayrıldım…
İş hayatına bankacı olarak yeni atılacak bireylere nasıl bir mesaj vermek istersiniz. Tavsiyeleriniz var mı?
Çok keyifli bir iş. Üst yönetimle uyumlu olmalılar. Akıntıya kürek çekmesinler… Kürek çekerken istedikleri kıyıdan gidip işten keyif almaya baksınlar derim…
Son olarak şunu sormak istiyorum ;” işim hem aşım hem aşkım” diyebiliyor musunuz?
Aşkım sadece İlknur’a😊 Ama işim ne olursa olsun tutkuyla yaparım. Aşım ve işim olmazsa olmazım. İşim aşımı getirdi. İşimden edindiğim tecrübe hala aşımı getiriyor.
4 yorum
😊cok guzel bir roportaj olmus..
Sonnurcum tesekkur ederiz… Katılımlarınız bizi çok mutlu eder..
Çok güzel bir proje olmuş gurur duydum başarılarının devamını diliyorum öpüyorum gözlerinden canım kızım benim
Teşekkür ederiz babacım, senin de iş hayatınındaki mücadelelerini,zorluklarını ve zaferlerini paylaşmak dileğiyle..