Akaryakıt ve benzin istasyonları kurulum hizmetleri üzerine şirket sahibi ve ANSSİAD ( Ankara Sinoplu Sanayici ve İş Adamları Derneği) Başkanı Mustafa Başdoğan iş hayatına çok küçük yaşlarda tornacı çırağı olarak başladığını, yaşadığı tüm zorluk ve imkansızlıklara rağmen yılmayarak akaryakıt sektöründe saygın bir iş adamı konumuna yükselmeyi başardığını söylüyor. “Her daim Allah ve sabır demek lazım” diyor Mustafa Başdoğan… “İleri yaşlarda atılacak ticari adımlara dikkat diyor”… “Ustanın iyisi dükkanını dağın başına açmış yolunu da müşterisi yapmış” diyor ve ustalığın önemine vurgu yapıyor. Değerli sohbeti ve paylaşımları için çok teşekkür ediyorum…
Öncelikle sizi biraz tanıyalım. Mustafa Başdoğan kimdir?
1959 yılında Sinop Boyabat Engilekin köyünde doğdum. Çok küçük yaşlarda iş hayatına atıldım. Çırak oldum,kalfa oldum,usta oldum, kendi atölyemin sahibi oldum, iş adamı oldum. İş hayatımın yanı sıra insanlarla sohbet etmeyi seven, yardımlaşmadan çok büyük keyif alan, faydalı organizasyonlarda yer almayı hayatıma yerleştirmiş bir Mustafa Başdoğanım….
İş adamı olarak tabir ettiğiniz işinizin tam olarak içeriği nedir?
Anahtar teslim akaryakıt ve benzin istasyon kurulumu.
Serbest girişimci olmak nasıl bir duygu? Getirdiği sorumluluklar nelerdir?
Çok heyecanlı…Bu işe başladın mı dönüşü olmaz. Her geçen gün çıtayı yükseltmek zorundasın. Evine, çalışanına, cemiyete karşı sorumlulukların var. Bir yere çıkınca geri düşmeyi hiç düşünemezsin hep tırmanmak zorundasın. İş adamıysan iş adamı gibi davranacaksın. Her daim yükselişi hedefleyeceksin.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Sayın Yalçın Topçu ile
Bu işe başlamanız nasıl gerçekleşti? Başlama sürecinin zorluk ve heyecanlarından bahseder misiniz biraz?
Bu işin kapsamından önce iş hayatıma nasıl başladığımdan bahsetmek isterim. 1973 yılında Ankara Ata Sanayide tornacı çırağı olarak meslek hayatıma başladığımda gündüzleri tornada, akşamları ise Ankara da sanat okulunda orta ve lise eğitimime devam ediyordum. Makine teknik ressamıyım. Bu ikisini bir arada götürmek yorucu ama gençlik de bambaşka bir şey.. Heves ve azimle devam ettim yılmadan.
Makine teknik resmini okuyabilmek, projenin dilinden anlamak tornacılık için çok önemli bir altyapıdır. Bu çalışmanın meyvelerini ileri yıllarda bol bol topladım.
İleriki yıllarda kendi torna atölyemde çalışırken 20 tonluk ve tam hidrolik petrollere yıkama ve yağlama lifti imal ettim. Bu lifti imal ederken petrolcülerle tanışma imkanı buldum. Petrolcüler beni benzin istasyonlarının çelik kontruksiyon ve kanopi imalatı alanında çalışmaya yönlendirdiler. Bu vesile ile 1992 yılında tamamiyle petrol istasyonları kurma alanına kendime verdim. Torna atölyemi kapatarak, akaryakıt benzin istasyonu kurulumu icraatım başlamış oldu.
Bu iş size manevi olarak neler kattı/katıyor?
Bu iş bana öyle güzel zamanlar yaşattı ki.. Memleketin ileri düzeydeki iş adamlarıyla tanıştım, sohbetler ettim, lüks arabalar satın alabildim, gönlüme göre dairelerde oturdum. Çevremde elit insanlarla oturup kalkıyorum. Ama elit bir çevreye sahip oldum diye geldiğim yeri hiç unutmam, her sene köyüme gider eşime dostuma akrabama hediyeler götürürüm. Onlarla sohbet ederim.
Ayrıca bu işin bana kazandırdığı en büyük maneviyatlardan bazıları da ; olaylara küçük değil büyük pencereden bakmak, anlamadan dinlemeden yorum yapmamak ve her daim şeffaf olmaya çalışmaktır.
Manevi olarak bu iş size ne kaybettirdi/kaybettiriyor?
İş adamları evine çok vakit ayıramıyor maalesef. İşini iş gibi tutacaksın.. Bizim sanayide bir söz vardır. “Demiri demir gibi tut” derler.. Bu yüzden eşim ve çocuklarımla çok vakit geçiremedim. Ancak şunu da söylemeden geçemem. Öyle bir eşim vardır ki bana evin işini hiç yüklemedi. Evin elektrik su döngüsü şusu busu dahil hiçbir işle uğraştırmadı. İşime ve imalatlarıma yoğunlaşabildiysem bu eşimin desteği sayesinde olmuştur.

Boyder Eski Başkanlarından Sayın Selami Parmaksız ve Sayın Süleyman Aşçı ile
Serbest girişiminiz süresince sizin açınızdan en kıymetli yıl hangisi ,neden?
Tek bir yıl yıl olarak söyleyebileceğim bir yıl yok ama şöyle diyebilirim; 1992 ve 2005 yılları arası benim için dopdolu geçmiştir. Gençliğimin verdiği avantajla en verimli çalışma dönemimi yaşadım. Bu yıllarda İstanbul da Enerji ve Petrol Gazetesinin sahibi ile tanışma imkanı buldum. Halen cep telefon numarası telefonumda ,adı yüreğimde kazılıdır… Benim petrol sektöründe çok geniş kapsamlı tanıtımımı yaptı kendisi. İşlerimin en açık, çok parlak ve istikrarlı yükselişini yaşadığım dönemlerdir bu dönemler…
Peki bu yıl aralığına bir isim verecek olsanız bu isim ne olurdu?
“Hayatımın En Mutlu Yılları”
İş hayatınız süresince zor günler geçirdiniz mi? Sebebi neydi? Maddi /manevi krizinizi nasıl yönettiniz bu dönemde?
Ahh olmaz mı?
1987-88-89 yılları en zor günlerim..
Bir dostum paraya çok sıkışmıştı bana çek bozdurabileceğim bir yer var mı diye sordu. Sanayiden ustalığıyla tanıdığım, o sıralarda da çek de bozan bir tanıdığımla tanıştırdım. Tanıdığım çeki bozarken Mustafa bey sen de çekin arkasına bir imza atıverir tamam beyefendiyi tanıyorsun ama yine de garanti olsun bizim için diye benden de kefil olmamı istedi.
Bazen insanın basireti bağlanır ya da hayır demek istersin ama küçücük bir zamana sıkışırsın. O misal .. Neyse attık imzayı… Bozulan çek o günün parasıyla 7 milyar civarında…Aradan altı yedi ay geçti. .Üstümde tulumla torna atölyemde çalıştığım bir sabah takım elbiseli bir adam içeri girdi. Mustafa Başdoğan kim diye sordu. Benim dedim. Adam dudağını kıvırdı üstümde tulum tornanın başındayım diye benzetemedi herhalde. İsmi lazım değil şimdi kefil olduğum dostun borcu için hacze gelmişler bana meğerse. 7 ay içinde borç olmuş 12 milyar ..
Zor günler o anda başladı.. Çok canım yandı.. üzüldüm.. yıprandım.. ama yılmadım 2 ay gibi kısa bir sürede kademe kademe bu borcu kapadım. Ama bulunduğum noktadan çok aşağı düşmüş oldum. Ticaret hayatımın hızlı akışı bu olayla ivme kaybetti. Ancak hayat öyle bir şey ki ; hiç umulmadık anda kapı kapatıp kapı açıyor insana.. Daha önce bahsettiğim 20 tonluk lift imalatı işini bu sıkıntılı günlerimin son dönemlerinde aldım. Bu işle hem geçmiş borçlarımı süpürdüm hem de bu vesile ile tornacılıktan akaryakıt sektörüne geçiş yapmış oldum.
Daha sonra da 2005 yılında imalatımın karşılığı aldığım çok yüksek bedelde sıralı çekler karşılıksız çıktı. Bu da ticaret hayatımı sekteye uğratan bir dönemdir. Bu olaylar sırasında pek çok yıprandım. Piyasaya olan borçlarımı kendi mülkiyetlerimi satarak ve diğer birikimleri kullanarak kapatmaya çalıştım. Burada belirtmek istediğim çok ama çok önemli bir husus var; ben kendi borçlarımı kendi öz birikimimle kapatmaya çalışırken alacaklı olduğum şahsın çeklerine hiç dokunmadım. Çünkü kasıtlı olarak çekleri karşılıksız bıraktığını hiç düşünmedim. Bana göre, davranışın arkasındaki niyete bakıp buna göre hareket edebilmek çok büyük bir erdemliliktir. Onun bana verdiği onca sıkıntıya zorluğa rağmen ola ki o şahsın bir gün bankadan kredi ihtiyacı olur sicili bozulmasın diye çeklerini yazdırmadım. Bir zarfa koyup adresine yolladım. Ona da söylemiştim “bunu kasıtlı yapmadığını biliyorum. Eğer öyleyse hakkım sana helalolsun “ diyerek sayfayı kapattım, kişiyi telefon rehberimden de aklımdan da sidim. Yıllar sonra tesadüfen karşılaştığımda kendisinin çok zor durumda olduğunu, annesinin emekli maaşıyla geçinmek zorunda kaldığını öğrendim.
Dibe vurduğunuz dönemlerden edindiğiniz en büyük tecrübe ne? Cebinize hangi tecrübeyi koyup yukarı çıktınız?
“Allah ve Sabır ” demek lazım her daim, bu bir..
İkincisi; gençlikte zorlukları göğüslemek daha kolay ama ileri yaşlarda yaşanan krizlerden sonra , tıpkı 2005 de aldığım darbe gibi, toparlanmak kolay olmuyor. Kaybettiklerini yerine koymak için ne yeterli zaman olabilir ileri yaşta ne sağlık ne de enerji. O yüzden ben diyorum ki ileri yaştaki ticari adımlar daha dikkatli atılmalı.
İş hayatınızda unutamadığınız ilginç bir anınız var mı?
İlk dükkanımı tuttuğumda kiralarımı düzgün ödememden ve saygılı tutumlarımdan dolayı dükkan sahibim beni çok severdi. Dükkan sahibimin bir dükkanı daha vardı orayı da Boyabatlı ama tanımadığım bir hem şehirlim pastane açmak için tutmak istemiş. Dükkan sahibimin yeni kiracısına sen Boyabatlıysan benim diğer kiracım Mustafa Başdoğan sana referans olursa dükkanı veririm demesi beni çok gururlandırmıştı. Güven vermek, sevilmek, vereceğim referansa itibar edilmesi çok güzel ve onurlandırıcı.
İş hayatınızda yaşadıklarınızı kaleme alacak olsanız kitabınıza ne isim verirdiniz?
Hayatım duygusallıklarla doludur. Hiçbir zaman yaptıklarımla böbürlenmedim yaptıklarımla övünmedim. Yolda bir garip görsem boğazımdaki lokma geçmez. Onların halinden ben de geçtim. Eğitim hayatımda, çıraklık, kalfalık hayatımda çok zorluklarla karşılaştım. Bu yüzden kitabımın adı; “DUYGUSAL” olurdu.
Sizin sektörünüzde iş hayatına serbest girişimci olarak yeni atılacak bireylere nasıl bir mesaj vermek istersiniz. Tavsiyeleriniz var mı?
Öncelikle, buluşma görüşme saatlerine çok sadık olmalılar. Sonra, yaptığı işi üç kere düşünsün üç gün geç yapsın ama bir kere yapsın. Yap boz yapmasın. Sil baştan iş yapmasın. İyi usta olsunlar. “ Ustanın iyisi dükkanını dağın başına açmış yolunu da müşterisi yapmış” derler. Sermayesi ne olursa olsun bu işin ustalık kısmını çok iyi bilmek lazım.
Son olarak şunu sormak istiyorum ;” işim hem aşım hem aşkım” diyebiliyor musunuz?
Yapacağım tüm imalatlara aşık olmuşumdur. Mesela tornacılığı halen çok özlüyorum. Geceleri uyumadan önce tornada yapacağım şekilleri hayal ederek uyurdum..öyle ki sabah olmuş bir kalkardım kendimi torna tezgahında zannediyorum bir de bakıyorum evdeyim. O derece severim bağlanırım yaptığım imalatlara.